8 Nisan 2015 Çarşamba

seven iki insan niye ayrılır?

biraz önce bir şey izliyordum, bir adam karısıyla ilgili bir şey anlatıyor, karısı da onu doğrulayıp kendisini ne kadar sevdiğinden bahsediyordu. bir sigara yaktım ve düşündüm. birisinin seni sevmesi ne büyük bir şey! ancak bunu fark edince kaçacak delik aramak ne büyük gariplik. birisinin seni seviyor olma ihtimali bile, insanların hayatlarına son vermek için kararını verip, gerekli şeyleri yapıp ve son olarak eyleme geçirme anında öğrendiklerinde/hissettiklerinde vazgeçirebiliyor. birisi tarafından sevilmeyeli ne kadar uzun zaman olmuş gibi. ancak, şu dakika birisi çıkıp sevdiğini söylese ne yapardım bilmiyorum. sen beni sevmiyor diyen, belki de senin tarafından sevilmek çok büyük bir şeydir, bunu hiç kendine sordun mu? sen birisini seversen belki de o adam bununla yaşamına devam edemez. işte sana gerçek cevaplarımdan birisi bu olurdu, bu soruya verilmeyen ama gerçekçi cevaplardan birisi de budur. sorumuz meşhur, seven iki insan niye ayrılır?

akşam akşam ne yalnız hissettim yahu. istiyorum ki, bildiğim bütün kelimeleri sıralayayım da siz anlayın derdimi seçerek içinden.

 ben niye tekrar tekrar bir kız peşine düşme telaşındayım. aslında yalnız büyüdüm diyebilirim. yatılı okudum uzunca yıllar. ancak herhangi bir boşlukta kalmadım aile ve temel sevgi bakımından. bazen düşünürdüm küçükken, ben de bir gün böyle bu işlere inatla sarılıp olmayınca da sızlanır mıyım diye. olmayacağını düşünürdüm. bunun temelinde sadece sevgi eksikliği olduğunu düşünürdüm. sonraları, büyüdükçe işte, anladım ki meğer ben olayı yanlış anlamışım. tabii ki hiçbir çocuk doğru şekilde anlamayacaktır bahsettiğimiz şeyi, de ne bileyim ben o kadar yanlış anlamışım ki sıkı sıkı sarılmışım. hala da bazen bu işin sadece sevgi üzerine olacağını düşünüyorum. meğer olay yine de terminolojide belirtilmiş. ''eş'' denen şey, sevgilinin evrilmiş halinden ziyade aradığın şeyleri bulduğunmuş. bir omuz, bir çift el, bir insanmış. bir çift gözün eksikliği ne kadar da gam veriyor. temel bir kural vardır linguistics'de; bir kelime her ne kadar eş anlamlısı ile aynı gibi gözükse de hiçbir zaman tam aynı olmaz, yani insan dilleri aynı şeye iki farklı isim koymuşsa mutlaka başka bir şey ifade ettiğindendir. benim bir sürü arkadaşım vardır hepsi de farklı alanlarıma hitap etmesine rağmen aynı isimle çağrılırlar. diyeceğim, epey de ağdalı ve kapalı oldu ama, etrafında insanlar olması yalnız olmadığın anlamına gelmez. ''eş'' başkadır. bazıları sevgili de dese, bizde o ''eş'' olarak bilinir. bunun eksikliğin belirtilmesi kadınlarda normal karşılanırken, erkekler niye acziyet olarak bilinir merak ediyorum.

 bir de şey var tabii, oturduğu yerden beklemek. bekleyin anasını satayım bakalım ne olacak. ne sanıyoruz bilmiyorum. şimdi bazı adamlar var, bir şeyi yanlış yapınca elinden tutup doğrusunu yaptırıyorlar. hatta gülümsüyorlar yüzüne falan. neyse yahu, iyice ağlama duvarına çevirdik akşam akşam. yarın falan yine gelirim ben, kaybolmayın bir yere.

5 yorum:

  1. yaşlanıyoruz git gide amına koyayım
    ömrümüz beklemekle geçiyor

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Geleceğim, bekle dedi, gitti..
      Ben beklemedim, o da gelmedi.
      Ölüm gibi bir şey oldu..
      Ama kimse ölmedi.

      ölmemek için bekliyoruz.

      Sil
    2. özdemir asaf'ın nenesi ölsün

      Sil
  2. "bir çift gözün eksikliği ne kadar da gam veriyor."

    YanıtlaSil
  3. 3 ay önce düşünüp yazmışsın bunu da karıştırırken blogu dikkatimi çekti konu.bence kavramsal karmaşalara girmeye gerek yok, buldun mu yumulcan :) beklemeye hiç hiç gerek yok tanıyın, tanışın.peşinden koşmak yerine biraz da gelene bir şans vermek gerek...

    YanıtlaSil