27 Kasım 2013 Çarşamba

Kırık Cigara

Çoğum(n)uzun yaptığı gibi amaçsızca yürüyordu. Saatin ilerlemesine rağmen yollar henüz tenhalaşmamıştı. Saati de bilmiyordu, cebinde ne köstekli saati ne de bağımlısı olduğu bir radyasyon aleti yoktu. Öyle, dümdüz yoldaydı. Kafelerin bir nebze dolu olmasından yürütülebilecek bir fikirdi sadece bu. Öyle çok abartılacak bir durum yok, zaten onu yansıtacak bir hayatı da yok.

Cigarasını kırarak içmeye başladığı günlerden bahsediyorum. Mağlubiyetin olduğu o günlerden. Eski yani. Sizin tabirinizle değerli okur: mazi. Birçok kelimeyle tasvir edip geçmişte bırakamadığınız o şey. Yaşayan ölülerin dönmesi diye bir söz dizisi de var hatta, hani şu usulsüzce (olması gerektiği gibi değil) gömülüp tekrar yaşama dönülen “Baba pastasını istiyor/aldı) şeklinde de bir içeriğe sahip olan kısım. Bundan neden mi bahsediyorum? İnsan öldüğünde uzunca bir süre için ölür. Eğer o içindekini de rutin bir şekilde gömemez isen, uzunca bir süre için rahatsız edecek demektir. Daha da açamam bu durumu, anlıyorsunuz beni.

Cigarasını kırarak içmeye başladığı günlerden bahsediyorum. Bulutların yas tutmaya başladığı o dönemden. Zaman sanıldığının aksine her şeyin ilacı değildir. Sağlığın da satın alamayacağı şeyler vardır mesela. Ama konumuz bu değil. “-Yenilemek lazım bağzı şeyleri, zaman önemli +Kendimizi napıcaz? – O zor be!” Zamandan bağımsız şeyler bunlar. Zaman, mutluluğu da satın alır ama konumuz bu değil.

Cigarasını kırarak içmeye başladığı günlerden bahsediyorum. İffetli Dephne Ağacı’ndan taçların yapıldığı o vakitlerden. İnsan ilişkilerinin Gordion Düğümü kadar zor ve bir o kadar da sağlam olduğu bir kısım var, bilirsiniz. Kolomb Yumurtası diyeceğim ama onda da farklı bir şey var. Neyse, mühim değil zaten. Anlatmaya çalıştığım şey sadece anlamak için litograf olunması zorunluluğun olmadığı bir dönemin özlemi.

Cigarasını kırarak içmeye başladığı günlerden bahsediyorum. Cigarasını neden mi kırıyordu, hayır, sağlığa zararlı olduğu için değil sayın okur, tekrar içeceği için de değil. Doktoru cigarayı azaltmasını istemişti. Cigarasını kırmıştı yine. Yarıya da gelmişti hani. Bulutlar duruma ortak olduğunu belli edercesine serinletmeye başlamıştı. Eve dönmeye karar verdi. Yürümek istememesinden kaynaklanmıyor bu, yağmuru sevmesinden de değil. Sadece öyle olmasını istediği için, öyle olması gerektiği için. Başka bir anlamı da yok, sadece eve dönüş, hepsi bu.